İmam Ali'de pek çok nurlu ve dikkat çekici özellikler vardır, ama ona sürekli bir parlaklık ve nur kazandıran asıl özelliği onun Müslüman, mümin ve ihlâslı bir kul olmasıdır; ondaki muazzam manevi cazibenin sırrı budur işte. Hz. Ali’nin (a.s) yoluna baş koyan tanınmış isimlerden biri de asr-ı saadet döneminin
Dursun Ali Erzincanlı Hz.Ali’nin Duası ilahisinin sözlerini ve ilahiyi dinleyebilmeniz için Hz.Ali’nin Duası ilahisinin youtube videosunu yazının en sonunda paylaştık. Keyifli okumalar ve dinlemeler dinleriz. Hz.Ali’nin Duası sözleri Ey ihsanı bol Allah’ım sana hamd ederim ey yegâne mabud senin önünde eğilirim Yücesin kullarından dilediğine sonsuz nimetler verirsin
Hz Ali tarafından okunan İşrakiye duası hakkında bilgi.. İşrakiye, muazzam bir tevekkül duasıdır. Dua da geçen “Ben Kendi güç ve kuvvetimden vazgeçip Allahın güç ve kuvvetinden yardım istedim!” cümlesi ile kul, kendi aczini anlar, Allah (C.C.) ın rahmetine iltica eder. Dua’da hususan, El Kaviyy, El- Metin, Er-Rahim
YaNur, ya Kuddüs, Ey Öncelerin Öncesi, Ey Sonraların Sonrası! Allah’ım! Benim ismet perdesini yırtan günahlarımı affet. Allah’ım! Benim mutsuzluklara sebep olan günahlarımı affet. Allah’ım! Benim nimetleri değiştiren günahlarımı affet. Allah’ım! Benim duanın icabetini önleyen günahlarımı affet.Allah’ım!
Hafız İbn-i Meğazili’nin rivayetine göre İbn-i Abbas rivayet ediyor ki Resulullah şöyle buyurdu: “İnkara sapanlar ve ayetlerimizi yalanlayanlar.” Yani “Ali’nin velayetidir. Ali’nin velayet hakkını tanımak bütün alemlerin üzerine farzdır.” [1] 2- “And olsun ki Allah İsrail oğullarından kesin söz almıştır.
WzDHt. KASİDE-İ ERCUZE[1]بســـم الله الرحمن الرحيمBİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİMHamd; âli, sadık, bir, tek, âlim, rızk veren, melik, kutsî, celal sahibi, rızklar ve ecelleri takdir eden, ilm-i küllîye´ye sahip olan, benzeri olmayan, celali büyük olan, kaderleri takdir eden, denizleri, karalar kadar yaratan, O´nun için Zatı’na sıfat olarak celal isimi verilen´edir. O´na kimse benzeyemez, nimetleri toplanıp sayılamaz, yaratılanlar hükmünü lütfu ihsanı ile insana bilmediğini öğretti. Yakin derecesinde olan hakikati bize ulaştırdı. O Yüce Rab zatıyla birliği ile tek oldu. Gizlediği ilmide dilediğine bağışladı. El´in de topladığı kudreti istediğine verdi. Âlemin zerrelerinden kavimleri seçti. Kader kalemini iyilikle hareket ettirdi. Hakikat varidatlarını insana yükledi. Sonra doğru yola Elest Meclisin´den beri hidayet etti. Biz buna şahidiz. İnsanlar verdiğiniz sözü unutmayın. Hamd, bizi dalaletten hidayete sevk eden ve bu yolu seçenedir. Salât ve selam kesintisiz, bizlerden kadri ve kıymeti yüce olan Nebi´nin üzerine yakın gönderilen Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem´e ikram layıktır. O iyilik hazinesi, cömertlik nurudur. Vasıfta Efendi, sıfatta kâmil, nuru zatı´ndandır, bakanlarından değildir. O´nun nuruyla Levh-i Mahfuz’da satırlar parıldar. Bize bu haber geldi. O her şeye muttali olduğu halde, bilinmeyeni bildiği halde hakkına tecavüz etmez ve etmemiştir. Her şeyin sahibi O´na dostum dedi. O´nu, O´nunla anlattı. Sırları, O´na anlattı. Bir sözü sakladıysa edebindendir. O´nun göğsünde toplanan ilim gelmiş ve geleceğin ilmidir. Vera sahibine bu sıfatla kim kıyas edilebilir. Bu bendeki olan O´nun feyiz deryasından avuçladıklarımdır. Kudret ve zengin Mevla’mız affına ulaşan Kulu´na sarılarak bu sözleri doğru yola çağıran Hidayet sahibi Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem in Amcası oğlu Ali´yim. Bana Ali adından başka Haydar, Huneyn ve Hayber Fatih’i derler. Bizimle harp edenlerle döne, döne tozu dumana katarak savaşırım. Askerler Medine’den çıktıktan sonra sekine ve yardımla kuvvetlenmesinden sonra emniyetle hükmüne Allah Teâlâ´nın dinine çağırdılar, ben de çağırdım. Gecenin bir yerinde bir vadide konakladığımızda Hz. Bilal radiyallâhü anh ayağa kalktı ve seslendi.“Kim bu askerin peşinden gelirse Allah Teâlâ´ya verdiği ahit üzeredir. Kaybolmayın, kaybolan kendini kaybeder tedavisi olmayan derde düşer.” O zaman Hz. Osman akrabalığından dolayı cahil kavme Hz. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz´in emriyle uyarıcı olarak gönderildi. Çünkü Arap arasında sevilirdi. O yüceler yücesi iki nurunu O´na verdi. Bu yüzden “Onları incitirim diye, bana sabrı indir” derdi. Ben gizli bir sesle yardım istedim, Bana;“Ey Ali korkanlardan olma!”Bu bana hidayeti ve cesareti buldurdu. Düşmanlar üzerine yürümek için kalkıverdiğim de yerin üzerine bir hat çizerim. Sonra miğferimi giyerim, Zülfikâr´ımı alırım, çevikçe atıma binince korku benden uzaklaşır. Devamlı olmasa da gözlerimde ağrı olurdu. Uyumuştum, Fatıma radiyallâhü anha beni uyandırdı. Yanaklarıma dokundu. —Nazma koyduğun haber verdiğin şeylerden, elemdeki gözlerin hakkına bendeki ilimden haber ver. O gözlerde hallerin şerhi vardır. Gizlemeden o sırları açıkla. Babamın askerlerine çalışmalarının karşılığı vardır. Sonra Hasan ve Hüseyin radiyallâhü anhüma beni arayıp, ulaşılmaz bir nazarla, uykuları gözlerinden aka, aka beni yolcu ettiler. Rabb´ımın daveti için oruç adadım. Allah Teâlâ için selamet emniyet benimle, her iki yanı keramet olanlarla gece TA-HA[2] ile şereflendim, ta ki sabah oldu. Kim TA-HA ile istediğine ulaşmasın. Nebi Muhammed sallallâhü aleyhi ve selem uykular bastırırken, elindeki sancakla bana bakarak dedi ki; “Allah Teâlâ ve Rasülü´nün sevgisini kazanmış, güzellikleri toplamış birine sancağı yarın Ali senin gözlerine Allah Teâlâ´dan şifa isteyeceğim.” Ağzından tükürüğünü alıp gözüme sürdü. Gözlerime sandım ki, bal dolmuştu. O´nun eliyle hastalık gitti, şifa geldi. Gözüm aydınlandı. Mübarek ellerini doya, doya öptüm, şükür ettim. Harp meydanında en çok silah kullanan, atan, en ileride hareket eden, heybeti ile önü alınmayan savaşçı ben oldum. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selem;“Ey Ebu Talib’in oğlu bize savaşın zaferini getirdin”Hz. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz´in hiç hatalı görüşü olur mu? Biz O´nunla akılı bulmuşuz. Biz onunla kendilerine hidayeti getiren Tevrat’ı terk edenlere hidayet gösteren olmuşuz. Yazıklar olsun o Yahudilere. . . Aslanın darbeleri ile doğruyu görecekler.[3]Haykırıyorum; Benim Aslan gibi yakalamama, benimle gelen şiddetli korkuya, vuruşuma, nasıl mani olabilirler. Kim bile, bile bana nasıl vurmaya kalkabilir. Elimde kalkanım ve Zülfikâr´ım ile yaklaşanları ve darbelerini yıkarım. Öyle ki savaşın dehşetinden meydandaki cinler bile kaçtı. O gün meleklerin yardımı büyüktü. Çünkü bu vuruş Kuvvetli Melik Büyük yardım sahibi, Hâşim´in meydanında ateşin yükseldiği anda, semadan bir ses işittim. Beşerin seçilmişine ve en hayırlısına, “Bu ses nedir?” Dedim. Buyurdu ki;“Sabitkadem ol; müjde, zafer senindir. Allah Teâlâ´nın yardımı da üzerimizedir. Cibril ve melekler gökte yüksek sesle bize, düşmanlarımıza ve Yahudilere karşı Hayber´de yardım için dua ettiler; bu duyduğum ses odur.”Bizler onların açıkça yardımını, tekbirlerini sıkıntı ve savaş zamanlarında gördük. İslam askerleri onları alçaltarak topladı. Hezimete uğratarak o kaleden çıkarttık. Savaşta Allah Teâlâ´nın izni ile korkuları daha ziyadeleşti. Kale halkı toplandıkları zaman zannetmişlerdi ki, zenginlik her şeydi. Ben azimle kapının tarafına yöneldim, kapıyı şiddetle kavradığımda kapı yerinden ayrıldı, taşlar yerinden kopmaya başladığında yüzleri kapkara kesildi. Kapının kırılıp ayrılması ile hezimete uğradılar. “Onların kaleleri bir koruyucu olamadı”[4] Balığın karnındaki Yusuf îbn-i Metta gibi yalvarır halde toplanmışlardı ve medet istiyorlardı. İsyankâr olanlar bize itaatkâr da olmadılar.[5]Derin hendeklere doldular ve onlara en kolay şey ölmek idi. Allah Teâlâ O´na zafer verdi. Kale ehlini Tubba ve Ad Kavmi gibi, ehli kalmaz kıldı. Bize korkudan eminlik ve yumuşaklık ihsan edildi. O´nun fethi TA HA´nın mucizesidir. Bunun misli benzeri ve izahatı da yoktur. Bana; Kenan´dan, Adnan´a gelen Hâdi ve Nebi Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem EBU TURAB[6] gün Hz. Fatıma radiyallâhü anha beni incitmiş idi. Fakat yaptığından da pişman olmuştu. Bende mescidin bir köşesinde yan üzerime yatmış olarak uyudum. Tavandaki topraklar üzerime dökülmüş ve bu hal üzere iken Rabb´ime bir yakınlık hâsıl oldu. Arab´ın Efendisi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem geldi ve bendeki bu halin aslını içimin darlığını, bana sıkıntı veren kalbimin üzgünlüğünü gördü. “Kalkar mısın, Ya Ebu Turab, Beni buraya getiren sana isabet eden şeydir”Şefkatli ellerini bana uzattı. Büyük rıza ile birbirinize yaklaşın. Fatıma radiyallâhü anha seni bekliyor. Sen kırgın olarak evden çıktın çıkalı, kalbi mahzundur. Kalbimde bir yumuşama oldu, alelacele emrin tutmak için Yaratılmışların En Şereflisi Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem´in arkasından yürüyerek Marziye rızayı kazanmış kadın´ın evine geldik. Şeytanın vermiş olduğu sıkıntı bizden gitti. Hz. Fatıma’nın ellerinden tuttum, “Senin için bende bir kırgınlık yoktur”“Ya Ali sen rütbece yüksek, Allah Teâlâ´nın bir nuru, bana kulluk yönünden bir kulun sığınacağı en güzel sığınılacak bir yersin. Sana karşı şeytana ve nefsime uydum.”Zehra radiyallâhü anha böyle yakardı; O ve Ben, Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem´e yalvararak;“Ey Babamız cahilliğimizi af ediniz”Yüce Rabb´imiz Duamızı kabul buyurdu. Ben bu hadisemizin bilinmesi için bu nazmı dile getirdim. Cibril aleyhisselâm gelerek; “Ya Muhtar sallallâhü aleyhi ve selem! Yüce Rabb´imizin sizlere selamı var. Hz. Ali´yi ve kadınların Efendisi Hz. Fatıma’yı tarafımızdan müjdele, aralarındaki kırgınlığı ve daha sonra yapacak olduklarını da af ettim. Çünkü ben hataları af eden ve iyiliklerle karşılayanım” buyurdu. Cibril aleyhisselâm, bana TA-Ha yı da öğretti. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Allah Teâlâ´nın bize olan nimetlerini müjdeledi, sonra;“Ey merhametlilerin en merhametlisi Ehli Beytimin günahlarını af eyle, tükenmez ilim ve amel ihsan et, ebedi merhamet et” benden ince meseleleri soran “ilmi ledünni” bana mirastır. Dilersen geçmiş zamanları sor, dilersen gelecek zamanları sor. Geçmiş ve gelecek benim yanımda aşikârdır. Onların sırlarını ancak ben açığa çıkarırım. Bu söz açık bir delildir. Sen ayetlerden araştırarak beyan edebilirsin. Farslar’ın hesabına göre Doksan sene, dokuz yüzden sonra gelen dokuz karanlıkta, Fars´ın Arap´a üstünlüğü olur. Köpek öldürür gibi Arapları öldürürler. Avabis[7] denen fitnelerin başlaması, domuz karanlıkları gibi karanlıklarla gelir. O beldelerdeki insanlar şımarırlar. Fitneler çoğalır fesat artar. Yer sakinleribinaları ve dağları, vb ile sarsılmaya başlar.[8]Şımaran kavimlerin helakine kadar sürer. [9] Kim daima kurtuluşta olmak isterse bizim sözümüze gelsin. Bizim öğrettiğimiz tılsıma yönelsin. Bu sırlar inananlar tarafından tecrübe edilmiştir. Bu şifreye CENNET ÜL ESMA-DAİRE-TÜ CELİLE´TÜL AHFA ismi verildi. Bu şifreyi Allah Teâlâ´dan Cibril aleyhisselâm hediye olarak getirdi. “Ey Seçilmiş Nebi bil ki; yardım senin üzerinedir. Seni sevindirmeye geldik, muhakkak Rabb´ın keremiyle seni hidayete erdirdi ve bu sırları sana gönderdi. Biz melekler Bedir´de bununla yardımda bulunduk. Ya Habiballah! Ömrüne yemin olsun ki, bu tılsımın kadri çok yücedir. Çünkü Rabb´ımın isimlerinden olan İsmi Azam vardır, boyunlardaki gerdanlık gibidir. Âlemde olan her şey, O’ na bakar. Saadet onunla açığa çıkar. Bir bilsen, silah üzerine yazsan aniden kesen yiğit gibi tesir eder. Onunla müjdeye yakın olursun. Her şeyi gören Rabb´ımın bize mucizesidir; bu tılsım düşmanlarını kahır ile zelil etmen için geldi. Hadi olan Rabb´ına şükret.”Bir taş üzerinde yazılı olarak bu şifre gelmiştir. Üzerinde iki iç içe dairede yazılı idi. Cebrail aleyhisselâm;“Ya Ali bu Sekine-i Rabbül âli´dir. Korktuğundan emin kılar. Karşılaştığın düşmana korku verir” dedi. Ben aynı alacakaranlık gibi ürperti veren karanlıklar içinden bir ses işittim. Ben tespih edince; “Sana işleri bitiren ve yapan olarak Rabb´ın ineni kavmin meydanında kalk konuş. Bilsinler ki, bu sabahları seninle keremli olacak. Esma-i Kahr-ı ilahinin sırrı düşmanlarınızın üzerine çevrildi, müslümanlar sevinsinler; bu sağlam ipe bağlansınlar. Bu şifreyi temiz tutup boyunlarına bağlasınlar” Onların elleri uzaklaştı, ciğerleri üzüntüden kopacak hale geldi. Putların kölelerine karşı yardım buldular. Bu da Yaratılmışların en hayırlısı Hz. Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz´in bir davetidir. O doğruluk üzeredir. Bu şifre ile Amr-u Lain, Şeybe, Utbe, Muğire; dördü, Bedir’de ölen yedi müşrik zülüm ve küfürlerinden dolayı yakalandılar. Kalplerine korku, akıllarında delilikleri arttıkça arttı, istemeye, istemeye zorlukları kabullendiler. İşte bu sefil kavim Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem kıbleye dönmüş namaz kılarken, kesilmiş hayvan işkembesini, bir hevesle kötülük yapmak için arkadan Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem secde halinde iken, boynu ve sırtı arasına o lâşeyi koydular. Yaptıklarına da kahkahayla güldüler. Hemen Vahyi İlahi geldi. “Habibim onları dilersen helak edeyim, düşmanlarının hepsinden seni kurtarayım”Fatıma Betül şehvete düşkün olmayan radiyallâhü anha Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem´in gözbebeği yetişti. Onların hepsine yüzünü ekşiterek tek başına o pisliği almaya yöneldi, aldı. İşte bu cesaret bu isimlerin manalarından çıkan zuhurattır. İsimlerin toplamı ve dairesi parlayan güneş gibidir. Bu dediğimiz zan değil hakikattir. Bu bize Kerametli Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz sebebiyle Yüce Rabb´imizin ikramıdır. Bu eşsiz inciler için bu manzume yazıldı. Kendi hüküm sahibi davet edici oldu. Kim bunu okursa kendinden şüpheler gider. O bizim açlığımızı gideren, halis altındır. Bizim ilmimiz onunla deryaya döndü. Bu ilmin dalgıçları, onunla inciler çıkarır. Bir kimse ki ona itiraz ederse büyük bir helak ile karşılaşmasından korkulur. Ey talip; ona ulaşmak istiyorsan arif ol, cahillerden ait olan hükümleri yerli yerince koy, başka bir şeyde kast etme. Allah Teâlâ´ya karşı korkun olsun. Bir kimse İsmi- Azam´ı yerine kor ve dua ederse bilmeli ki kâinat onunladır. O´nunla tutunur ve her iş onunla hallolur. O isimlerin yüceliği bilinmiş oldu. Musa aleyhisselâm Kelîmullah’ı nurlandıran da O dur. Açıkça O nuru görünce, ailesine ben bir ateş gördüm demeye başladı. O nura yaklaşınca baktı, şüphesi gitti. Şaşırdı ve işitti. Korkuları gitti ve o nurun içine girdi, ama girmesi de hicapsız olmadı; Ezel-i Rab O’ na nida eyledi. “Ya Musa, Yüce olan Allah Teâlâ´dan korkma. Tuva Dağı Kutsî bir dağdır, zatın takdis edildi, nalınlarını çıkar ve sırtındakini yere ser. Bizim hicabımız senden kaldırıldı. Sen şu anda konuşmak ve işitmek makamındasın.” İsmi-Âzam burada EL-KELİM olarak sabit oldu. Kim İsmi-Âzam’dan menfaatlanmak isterse bu eşsiz yıldızlara sahip çıksın. Ey Talip, çabuk ulaşmak istiyorsan kork ve adakta bulun; edep yanında bulunsun. Adağın olması, lütuf yolu ile ihsana ulaşmak ve iptilaya düştüğünde takat getirebilmen içindir. Kim ki; kabul edilen bir isteğe ulaşmak istiyorsa sorumlu olacağı bir adağı olsun. Bu manevi dairenin hediyesi olacaktır. Celal ve nimet veren Rabb´ımın İsimlerinin kadri o kadar büyüktür ki; onu ölçüye vuramazsın. Ne zamanki tasdik edersen bu zor yola ulaşırsın. Diyorum ki; “Kim buna kasten cahilane itiraz ederse, kabul ettirmeye çalışma. Biz güneşin battığı ve doğduğu yerler arasında büyük hüküm sahibiyiz.” Bir ilim ki; dünyanın yaratılışından ahirete kadar manası biz de vardır. Bu keşif bizde apaçık zuhur etti. Bütün şüpheler yarın daha basit gelir. Bir şey hakkında nas haber geldi mi, O bizim için kıyas edilecek hayırlı bir şeydir. Bizim virdimiz avuçlayana güzel bir içecek, yaptığımız tasnif arif olana kolay gelir. Bu mevahib-i seniyye Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem´e gelen hediyedir. Bununla mevla güzelleri feyizlendirdi. Bu anlattığımız Altı isim´dir ki; harfleri on dokuz dur. Bu isimler FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMÜN,HAKEMÜN, ADLÜN, KÜDDÛSÜNفرد حى قيوم حكم عدل قدوسBununla nice nefisler tertemiz oldu. Bunları harf harf daire şeklinde yaz ve çevir. Her harfe hizmet eden bir melek vardır. Ayrı, ayrı yazmanda büyük hikmetler vardır.[10] Bu yazı hattını inkâr etme. Rabb´ım böyle yazdı. Sayarken de on dokuz kere say. İnkârcılara yakıcı bir ateş hazırlamış olursun. Bununla sihirleri yok edersin. Her ayın başında ve ikinci günü muhabbet için okuyabilirsin. Onunla düşmanlarını kovabilir ve hilelerini bozabilirsin. Bu altı ismi sayarken gizlice say, on adet peş peşe tekbir getir sonra onların hezimete uğrayışını gör. Gizliden gizliye bozulduklarını gör. Bir zalim hükümdarın emrindeki mazlum HAKEMÜN ADLÜN desin, sonra da, on kere YA FERDÜN YA KUDDÛSÜN desin ve gözünü yumsun. O hükümdarın derileri titrer. Her zorluktan sonra bir kolaylık geldiğini görürsün. Bu olanlar İsmi Âzam´ın sırlarından bir sırdır. Kuldan değildir. Muradını gizli fut, irşat dairesine sarıl, bu dairenin vasıf ve faydaları daha önce yine bahsedilmişti. Durum olarak hiçbir şey ona yetişemez. Bizim yanımızda menfaati kesindir. Bütün kötülüklere kalkan, delilere şifadır. Darlık hallerini genişletmek özelliği vardır. Allah Teâlâ´ya karşı nefsini korkuyla terbiyene sebep okuyucu, sonra işitici!Sözümüzü tut, menfaatini de muhafaza et, iyiliğin için bu manzumeye sahip çık. Belanın büyüklüğüne göre ondan faydalanmanın tek şartı inanman ve kabullenmendir. İnancında zayıflık olursa, onun büyüklüğü zayıflığa döner. Bu isimler, azametine yemin olsun ki; Rabb´ım tarafından inanç sahibine verildi. Bunların çok büyük olduğunu kabul et. Hidayetine vesile olur. Bu harfleri heceleyerek teker teker yaz. Hükümdarları sabah fakir olarak kaldırır. Diyorum ki;Bir vakit, kıyamete yakın yalancıları yoldan çıkaran Deccal beklenir. Kullar arasında diyarlar arası gezen fitne çoğalır. Allah Teâlâ dilerse bu sekine ile onun yok olmasına yardım eder. Ey kardeşler; Ahir zaman fitneleri âlimleri ile olacak. Onlar ağızları ile dini söyleyecekler fakat nefislerine uyacaklar. İlim hak için okunmayacak ücret aranacak. Dünya için kolaylıklar arzulanacak. Onları geniş ve güzel elbiseler içinde karınları haramla dolmuş göreceksin. İnsanların peşini zilletler zilleti bundan bin kat daha fazla olacaktır. Âlimler ameli bırakınca iptilalara düşecek. İnsanlar âlimlere soru soramayacak. Güven kalmayacak Mal toplamanın fitnesi aşağı tabaklarda, yüksek tabakalarda zina çoğalacak. İşte bu vakitte âlem karanlığa boğulunca sayılamayacak belalar gelecek. Deccal fitnesi zuhur edecek. Bu kâfir gittiği yere sıkıntıyı götürecek. İşte bu zamandan Mevla´yı Azim´den kurtulmayı iste. Sıkıntı ve mihnetle bu fitne herkse ulaşacaktır. Bundan kim emin olmak isterse bizim sözümüze bağlansın, ayrılmasın emrimizi yapsın. Muhakkak ki, biz hakikaten darlık ve sıkıntı zamanında yardıma koşarız. Bizden istediğinizi, biz de Allah Teâlâ´dan isteriz. Bunu da başkası isteyemez. Bizim için önemli olan ömrün salih amelle bitmesi, müminin ruh teslimini kolay yapabilmesidir. Kim fitneden uzak ölürse Allah Teâlâ´ya hakkını ödeyemeyeceği minnet borcu olur. O´nunla manaların zuhur ettiği, yaratılmışların seçilmişine salât ve selam olsun. Efendilerin en hayırlısı Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem Allah Teâlâ´nın hediyelerini bize ulaştırdı. Kuvvetli genç ve bilge ihtiyarların güç yetiremeyeceği mucizeleri meydana getirdi. Salâtın en güzeli ve ebedi selam, yıldızı batmayan Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem´e olsun. Ayrıca Âline ve Ashabına salât ve selam olsun. Onlar vefayı yerine getirenlerdir. Bu Ercuze[11]’nin beyanı içinde çok büyük manalar vardır. İçindeki müfredatı araştır. Onun içinden altın gibi sırlar çıkar. Bundan önce bu sırları hiçbir beşerin derlediği kitap toplayamadı, toplayamaz ve derecesine ulaşamaz. Lakin bunlar fikrinin cilalarından çıkar. Zamanla bunları tespit edebilirsin. İçi içe sırlarla doludur, Zamanla çıkar. Bil ki; Bu Allah Teâlâ´’ın bir olsun, bize verdiği bu güzel nimetlere. . . Hz. Ali Kerremallâhü veche radiyallâhü anh[1]— Tercümede toplu manaya gidilmiştir. Dipnotlar ve eksik olan manalar şahsımıza aittir.[2]—Ta-Ha´nın ebcedi 14 rakamına eşittir. Onun için Müslümanların lehine olacağına işaret eder.[3]—Ayrıca kıyamete yakın Yahudilerle yapılacak savaşta aslan simgeli ordunun muzafferiyetinden bahsedilmektedir. [4]—“Ehl-i kitaptan inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O´dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah Teâlâ´dan koruyacağını sanmışlardı. Fakat Allah Teâlâ´nın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.” Haşr,2[5]—Devletine isyan eden topluluklar ve gruplar hep hezimete uğramıştır. Terörle kurulan bir devletin hiçbir zaman sürekli bir hâkimiyeti olmamıştır. [6]—Toprağın Babası,[7] —İhtimal Abbasiler- ABD.[8]—1999 senesinden sonra deprem günlük hayatın bir unsuru olmuştur.[9]—Allah Teâlâ´ya isyan eden kavimler. Batı.[10]—Levh-i Mahfuz´da Kur´an-ı Kerim tek tek harflerle yazılıdır.[11]— Ercuze Her mısrası müfret olan, her mısrasında ayrı, ayrı sırları olan kaside Alintidir
İşi gücü rast gitmeyenlerin okuyacağı, işlerde kolaylık için dualar. Bu duayı abdestlı abdestsız hıc onemlı degıl okuyabılırsıniz..Başına besmele cekmenıze gerek yoktur belli sayısı yoktur 3, 5 ,7 kere okunsa kafidir ..bir tesbih cekmenıze gerek yok yanı .. bu sihirli kelimeler işlerin rast gitmesi için okunur SÜMMES SEBİLA YESSERAHU.. Okunuşu “Allahümme inni es’elüke’s-sebate fi’l-emri ve es’elu’azamete’ se’eluke şukra ni’metike ve husne se’eluke lisanen sadıkan ve kalben e’uzü bi-ke min şerri ma ta’ se’eluke min hayri ma ta’ estağfiruke mimma ta’ ente allamu’l-ğuyub!” Anlamı Allah’ım! Senden dinde sebat etmeyi ve doğruluğa azmetmeyi şükretmeyi ve Sana güzel bir şekilde ibadet edebilmeyi konuşan bir dil ve eğrilikten uzak bir kalp bildiğin her çeşit şerden Sana bütün hayırları Senden isterim. Bildiğin günahlardan dolayı Senden bağışlanma Sen, gaybı en iyi bilensin.” Zor İşin Kolaylıkla Halledilebilmesi İçin Okunacak Dua “Yâ Bedi” ismini “Yâ bedîü’s-semâvati ve’l-arz” şeklinde okusa Allahü teala hazretleri onun o zor işini halleder. Bir kimsenin önemli ve mühim bir işi olursa onun hallini bilemezse akşam ve yatsı namazı arasında“Yâ Reşîd” ismini 1000 kere okursa o işinin görülmesi kendisine kolay ve onun içi aydınlık olur. Rızkınızın bol ve bereketli olması için, işlerinizin kolaylığı için için her gün 90 defa aşağıdaki dua okunur. “Allahü latıyfün bi ibadihi yerzuku meyeşaü ve hüvel kaviyyül aziyz” Rabbim herkesin işini rast getirsin.
HZ. ALİ'NİN DUASI"Ey ihsanı bol Allah?ım!...Sana yegâne Ma?bud!Senin önünde kullarından dilediğine sonsuz nimetler hüsrana duçar Yaradanım!Sana ve darlık zamanında Sana münâcaat ederim,her an sana günahlarım çok, fakat Senin afvın ondan daha büyüktür,ümitsizliğe sebep Sen de beni kapından kovarsan kime sığınırım,kimden medet beklerim,bana başka kim şefaatçi olur?Yâ Rab!Hâlimi görüyorsun, yoksulluğumu niyazımı Sen?den ümit kesenlere katma,kusuruma bakma,daha fazla bekletme, ümitsizliğe azametin Önünde boyun eğdim,dize geldim, secdeye sıyrılıp huzuruna gelirken beni,Kelime-i Tevhid?den nârın da hoş, nurun da rahmetinden ümit ve oğulların fayda vermediği o korkunç günde senin afvına nail olmak isterim,bana affın yeter, lûtfunu göster.?Sen bana yol gösterirsen hiçbir vakit yolumu yol göstermezsen, dalâlette Senin affın yalnız iyilere mahsus iseya kötülerin bağışlayıcısı kim olacak?Herkesin İlah?ı sen? ümmetin en müttakîsî olamadımsa, En kötüsü de afvına sarılıyorum,îtiraf ederim, günâhım büyük,fakat Senin affın ondan daha büyüktür.?Senin lûtfunu hatırlayınca kalbime tesellî düşündükçe gözlerimden yaş şânına lâyık olanı yap,beni affet!Beni, senin fazlu lûtfundan başka bir yere başvurmayacak bir fıtratta umarsam sen?den büyük endişemBeni Sen de kapından kovarsan, eli boş çevirirsen hâlim nice olur?Allah?ım, görüyorsun gafiller uykuda,ben ise gece karanlığında el açıp Sana niyaz Sana yükselsin, niyazlarım makbul ne beklerse ancak Senin lûtfundan biri Cennete girmek ister,Sen bana Cennette dîdârını göster, bu bana insanlara doğru yolu göstermek için Peygamber gönderen Allah!Fahri Kainat hürmetine,Seni tesbih eden,takdis eyleyen hayırlı ümmet aşkına,bizi imandan, Kur?an?dan, İslam?dan olarak şefaat ondan mahrum afv-u mağfiret boş çevirme AllahımBizi boş çevirmeamin.
Hz. Ali’nin okuduğu dualar. Hz. Ali’nin -kerremallahu veche- yapmış olduğu bazı dualar HZ. ALİ’NİN BİNEĞE BİNİNCE OKUDUĞU DUA Ali bin Rebîa şöyle anlatır Bir gün Hz. Ali’ye -kerremallahu veche- binmesi için bir binek getirildi. Hz. Ali -kerremallahu veche- ayağını eğere koyunca “اللّٰه بِسْمِ” dedi. Hayvanın üzerine yerleşince de “Allah’a hamd olsun! Bunu bizim hizmetimize veren Rabbimizi tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz»[1]” dedi. Sonra üç defa “Elhamdülillâh”, üç defa “Allâhu Ekber” dedikten sonra şu duayı yaptı “Allah’ım, seni bütün noksanlıklardan tenzîh ederim, senden başka ilâh yoktur, ancak sen varsın! Ben günahlar işleyerek kendime zulmettim, beni mağfiret eyle!” Hz. Ali bunları söyledikten sonra tebessüm etti. Ben “‒Niçin tebessüm ettiniz ey Mü’minlerin Emîri?!” diye sordum. Şöyle cevap verdi “‒Rasûlullah Efendimiz’i gördüm, şu yaptıklarımı aynen yaptıktan sonra tebessüm etmişlerdi ‒Niçin tebessüm ettiniz ey Allah’ın Rasûlü?» diye sordum. Şöyle buyurdular ‒Rabbimiz, “Allah’ım, beni mağfiret eyle!” diyen kulundan çok hoşlanır ve “Kulum, günahları benden başka kimsenin affedemeyeceğini bildi” buyurur».” Ahmed, I, 97, 115 HZ. ALİ’DEN KISA BİR DUA Hz. Ali -kerremallahu veche- şöyle demiştir “Rasûlullah bana “Allah’ım! Beni hidâyete erdir ve her işini doğru yapan dürüst kullarından eyle!” de» buyurdu.” Müslim, Zikir 78; Ebû Dâvûd, Hâtem 4 PEYGAMBERİMİZİN HZ. ALİ’YE ÖĞRETTİĞİ DUA Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre mükâtep anlaşmalı bir köle ona gelerek “–Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et!” dedi. O da “–Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bana öğrettiği duâyı ben de sana öğreteyim mi? Buna devâm ettiğin takdirde, üzerinde Sebir Dağı kadar borç olsa bile Allâh Teâlâ onu ödemene yardım eder.” dedi ve şu duâyı okudu “Allâh’ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lutfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!” Tirmizî, Deavât, 110/3563 HZ. ALİ’NİN OKUDUĞU HELAL RIZIK DUASI Yine şöyle dua ettiği rivayet edilir “Allah’ım! Beni hidâyete erdir ve işini doğru yapan, istikâmet üzere olanlardan eyle. Halîm ve Kerîm olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Yüce ve azamet sahibi Allah’tan başka ilâh yoktur. Yedi kat göklerin ve Yüce Arş’ın Rabbi olan Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzîh ederim, O ne yüce bir varlıktır. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek, haramlardan koru! Lütfunla beni Sen’den başkasına muhtaç eyleme.” Müslim, Sahih, IV, 90, No 4225; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 109, No 701; Tirmizi, Sünen, V, 452, No 3563 YAĞMUR DUASI “Yağmur duasına çıktığınızda 1 Allah’a hamd ediniz, O’nu lâyık olduğu üzere senâ ediniz! 2 Peygamber Efendimiz’e salât ü selam getiriniz! 3 Allah’tan mağfiret dileyiniz! Çünkü yağmur duasına çıkmak istiğfardır, Allah’tan mağfiret dilemektir.” Abdurrezzak, Musannef, III, 88 HZ. ALİ’NİN PEYGAMBERİMİZİN CENAZESİNDE OKUDUĞU DUA Rasûlullah Efendimiz’in cenâze namazı kılınacağı zaman Hz. Ali -kerremallahu veche- “–Hiç kimse Peygamber Efendimiz’in üzerine imamsız cenâze namazı kılınabilir mi?» diye şüphelenmesin! O sağ iken de vefâtında da imamınızdır!” dedi ve Peygamber Efendimiz’in hizâsında ayakta durarak “Yâ Rasûlallah! Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi Sen’in üzerine olsun! Allah’ım! Biz onun, kendisine indirmiş olduğun şeyleri teblîğ ettiğine ve ümmetine nasîhatte bulunduğuna, Allah’ın dînini üstün kılıncaya ve en güzel şekilde tam olarak tebliğ edinceye kadar Allah yolunda savaştığına şehâdet ederiz! Allah’ım! Bizleri ona indirdiğin şeylere tâbî olan kimselerden eyle! Ondan sonra da bize bu yolda sebat ver! Bizi ona kavuştur!” diye dua etti, cemaat de “Âmîn! Âmîn!” diye bu duaya gönülden katıldı. İbn-i Sad, II, 291 Dipnot [1] Zuhruf, 13-14. 308
hz ali nin kolaylık duası