qizQrVX. Teknoloji TV Güncel Mobil Oyun Otomobil İnceleme Sosyal Medya İnceleme Foto Galeri 3. İkon Konya. İle adını veren Konya şehrinin isminin Kutsal Tasvir anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Mitolojide bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu hikâyelerden birinde anlatıldığı üzere, kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, İkonion dur. İkonion adı, zamanla İcconium'a kentin ismini Kuniya olarak değiştirmişlerdir, Selçuklu ve Osmanlı döneminde bu ad Konya'ya dönüşmüştür. Günümüzde de kent hala Konya adını taşımaktadır. 1535 1202 3. İkon Konya. İle adını veren Konya şehrinin isminin Kutsal Tasvir anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Mitolojide bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bu hikâyelerden birinde anlatıldığı üzere, kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, İkonion dur. İkonion adı, zamanla İcconium'a kentin ismini Kuniya olarak değiştirmişlerdir, Selçuklu ve Osmanlı döneminde bu ad Konya'ya dönüşmüştür. Günümüzde de kent hala Konya adını taşımaktadır. 4. Konstantinopolis İstanbul. Osmanlı İmparatorluğu, 1004 yıl “Byzantion”, 1116 yıl da “Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isminin ne olacağı konusunda tartışmaya girmedi. Osmanlı döneminde “Konstantiniyye”, “Stanpolis”, “Dersaadet”, “Asitane”, “Darülhilafe” ve “Makarrı Saltanat” olarak da adlandırılan şehrin adı Cumhuriyet'in ilanından sonra “İstanbul” olarak kabul edildi. 5. Marde Mardin. Mardin’in bulunduğu bölgeye yerleştirilen “Marde” kavminden geldiği, bu bölgeye hükmeden bir kralın Mardin isminde oğlunun hastalanıp havası ve suyu iyi olan Batı Kalesine gönderildiği, burada iyileşmesi üzerine Kale’nin bulunduğu yerde Mardin isimli şehrin kurulduğu, Süryânice mukaddes “Mara” kelimesinden geldiği, Sâsânî komutanlarından Mardius bu şehri îmâr ettiği için şehrin eski ismi yerine bu komutanın isminin verildiği gibi çeşitli rivâyetler vardır. Selçuklu Türkleri bu şehri fethedince, Bizanslıların “Mardie” Arapların “Maridin” ismi yerine kendi lisanlarına uygun olarak “Mardin” demişlerdir. 6. Ankuva Ankara. Bölgede bilinen ilk yerleşkenin adıysa Ankuva. Bir Hitit kenti olan Ankuva’nın ünlü krallarından Gordias’ın oğlu Midas, birgün bozkırda bir gemi çapasına rastlar. Frigce’de çapa anlamına gelen Ankyra adı bu yeni kentin de adı başka rivayete göre ise Ankara kalesi halka angaryayla yaptırıldığından buraya angarya adından yola çıkılarak Ankara adı verilmiştir. Yıkılış Efsanesi - Adana Efsaneler - Efsane - Efsane yıkılış - Yer adları Efsaneleri - Yer Adları İle İlgili Efsane Tarih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış Çukurova yöresi, bağrında gelişen kültür zenginliği ile eşsiz bir değere sahiptir. Yörede hüküm sürmüş medeniyetlerin çeşitliliği; bölgeye hakim olma arzusu kadar, ona hakim olanların "kaybetme" korkusu; bir çok efsanenin doğuşuna da ilham kaynağı olmuştur. Asırlardır kulaktan kulağa dolaşan efanelerin de etkisiyle, Adana yöresinde söylenegelen bir deyiş vardır "Misis yılanla, Ceyhan yelle, Adana selle gidecek..." Bu sözün temelinde şu inanış yatmaktadır Adana, Seyhan Nehri'nin yanı başında bir düzlükte kurulmuştur. Eskiden nehir sık sık taşar, evleri, köyleri yıkar, tarlaları su altında bırakırmış. Adana'da sık sık sel olduğu için birgün şehrin bu yüzden yok olacağına inanılır. Ceyhan'da ise evler çok eskiden topraktan ve kamıştan yapılırmış. Her yanı açık olduğu için, kuvvetli bir rüzgârda birçok ev yıkılıp gidermiş. Misis'in yılandan gitmesine gelince, bu da yine yörede çok bilinen Şahmeran efsanesi ile birlikte anlatılır. Efsaneye göre Misis yakınında küçük bir dağın tepesine kurulmuş, Yılankale denilen bir kale vardır. Bu kalede sütle beslenen birçok yılan varmış. Bu yılanlar, bir gün sütsüz kalıp kaleden çıkacaklar ve Misis'e inerek orada yaşayanları sokacaklarmış. 1 I. Murat Efsanesi Yer adları Efsaneleri - Bursa Efsaneleri - Yer Adları İle İlgili Efsane - Uludağ Efsanesi I. Murat Hüdavendigar cami inşaatı yapılırken işçi olarak çalışmış O tarihlerde de Sırp kralı elçisini Bursa ya göndermiş Elçi Padişahın huzuruna alınmasını rica eder " Şu karşıda çalışan işçi bizim padişahımızdır" derlerse de inanmaz. Elçi" benimle alay etmeyin elçiye zeval olmaz "der ama sonunda inşaat da çalışan işçinin olduğuna inanır . Bu arada Padişaha kendisini görmek isteyen bir elçi olduğunun harçlı olarak doğrulan I. Murat elçiye hoş geldin dedikten sonra ne istediğini sorar Elçi de Sırp kralı tarafından gönderildiğini ve kralın savaş istediğini sinirlenerek ;Banan bakın ben burada Allah’ ın evini yaptırıyorum bu inşaat bitmeden beni harbe mecbur kılmayın ,aksi halde kralının iki gözünü çıkartırım der ve iki parmağını havada dönen elçi kralına bu haberi vermek için kralın yanına girince iki gözünün de çıkartıldığını ve yüzünde harç izleri olduğunu görür. 2 sag ol paylasımın için yuregıne saglık canım 3 ALLAH razı olsun,,,,ben teşekkür ederim canıma..... YER ADLARI EFSANELERİ ANTOLOJİSİ Uşak Çocuk veya genç adının halk dilinden söylenişidir. Bazı rivayetlere göre ise uşak ayınla söylenişi aşık kelimesinden geldiği söylenmiştir. Urfa Eski adı "Orhoe veya Orhai"dir. Daha sonra Araplar tarafından "R"ya çevrilmiştir. Tekirdağ Adını, kıyı boyunca uzanan Tekirdağlarından almıştır. Tokat Eski adı "komana Pontika"idi. Tokat adının Pontika adının halk arasında değişmiş şeklidir. Trabzon "Trapezus" sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe'dir. Tunceli Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunç ülkesi demektir. Sakarya Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır. Samsun Eski adı "Amisos"dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmişidir. Sivas adının nereden geldiği konusunda her hangi bir kayda rastlanmamıştır. Siirt Rivayete göre Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir. Rize Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır. Ordu Eski adı "Kotyora"dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır. Niğde İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide veya Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir. Nevşehir On sekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı "Muşkara" idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi. Malatya Hititler döneminde buranın adı "Meliddu"dur. Halk tarafından Malatya olarak değiştirilmiştir. Manisa Yunanca Magnesya'dan gelmiştir. Türkler burayı alınca Manisa olarak şehrin ismini değiştirdiler. Mardin Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir. Muğla Eski adı "Mobolla"dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir. Muş Bir rivayete göre Süryanice'deki suyu bol anlamına gelen Muşa'dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu "Muşet"den gelmiştir. Karaman İlk ismi Laranda'dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi. Kahramanmaraş Asıl adı Markasi'dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından Meclis tarafından 11 Şubat 1922'de "Kahraman" ünvanı verildi. Kars MÖ 130-127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre Kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anlamına gelir. Kastamonu Şehrin eski adı "Tumana"dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşmiştir. İşte Kastamonu Gas ve Tuman'ın birleşmesinden meydana gelmiştir. Kayseri Romalılar Mazaka adlı şehiri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anlamına gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayılmıştır. Kırşehir Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur. Kocaeli Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi. Konya İsa'dan önce 47-50 ve 53 yıllarında hristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle hristiyanlar ona, "İsa'nın tasviri" anlamına gelen "ikonyum" adını verdiler. Abbasiler burayı alınca "Kuniye"ye çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi. Kütahya Frigler buraya "Katyasiyum veya Katiation" adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir. İstanbul MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir. Roma imparatoru Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla "Antion" olarak anıldı. Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre "Konstantin veya Konstanpolis" adı verildi. Araplar "Kostantiniye" Romalılar "Konstantinopolis" demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan "Stin-polis" deyimi kullanıldı. İşte İstanbul bu "Stin-Polis" şehrinden türetildi. Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında "İslambol" adını verdiler. Fakat daha sonra İstanbul olarak değiştirildi. İzmir Şehrin asıl adı "Smyrna"dır. İzmir kelimesi Smyrna'nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras'ın kızı Smyra'dan alır ve tanrıça Artemis İzmirli'dir. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar'dır. Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir. Gaziantep Şehrin eski adı Ayıntab'dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Halk bunu Antep olarak değiştirmiştir. Halk Kurtuluş Savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921'de çıkartılan bir yasayla Gazi ünvanı verildi. Gümüşhane Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir. Edirne Romalılar döneminde İmparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir "Hadrianopolis" adını alır. Hadrianus'un şehri anlamına gelen bu sözcuk, sonradan değişimlere uğrayarak Edirne halini aldı. Elazığ Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza'dır. Erzurum Ardı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır. Eskişehir Eski adı Doylaion'dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona "Bizim eski Şehrimiz" anlamına gelen Eski Şehir adını verdi. Denizli deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe'de ülke, memleket anlamına gelir. Yeni deniz memleketi denilir. Bir diğer rivayete göre de kelimenin aslı domuz-ili'dir. Bu da bölgede domuz çokluğundan kaynaklanmaktadır. Çanakkale Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz'daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizin şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır. Çankırı İlkçağda "Gangra" kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı'ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu. Çorum Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bursa Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias'ın adı verildi. MÖIIyüzyıl Burdur Eski adı Askaniya'dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır. Bolu Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişeret Bolu oldu. Bitlis Kimi tarihçilere göre, "Bageş" ya da "Pagiş" sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender'in komutanı "Lis" ya da "Badlis" burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğü bu komutanın isminden kaynaklanıyormuş. Bingöl Burada bulunan bir çok gölden dolayı bu isim kendisine verilmiştir. Bilecik Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman bey burayı alınca bu adı Bilecik olarak değiştirdi. Bayburt Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı "Paypert" ya da "Pepert" idi. Bayburt adı buradan gelmektedir. Balıkesir Şehrin adının eski hisar anlamına gelen Qaleokastio'dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anlamına gelir. Çünkü Kesir Arapça'da çok anlımana gelmektedir. Aksaray Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük ve beyaz bir saray yaptırdı. Şehir "Aksaray" adını işte bu beyaz saraydan aldı. Amasya Amasya şehrini tarihçi Strabon'a göre Amazon kralı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anlamına gelen "amesesia" ismini verdi. Aydın İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinde Aydınoğlu Mehmet bey'den aldı. Aydın, Mehmet beyin babasının ismidir. Artvin İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü iskitçe'dir. Ankara İslam kaynaklarında Ankara'nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den, ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen "Aguirada'dan türemiştir. Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; "Kıvruntı", anlamına gelen ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus'dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli, karışık arazi anlamına gelir." Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır. Antakya MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya'yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı. Afyonkarahisar Afyon türklerinde sık sık "hisor" sözcüğü geçer. "hisarın bedenleri çevirin gidenleri" Bu hisar sözcüğünün Afyon türklerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. "Hisar" kuşatma anlamına gelir. Acılarla elde edilen yere "Karahisar" dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. Onaltıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirilmeye başlayınca, Karahisar'ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir "Afyonkarahisar"adını aldı. Adapazarı Bu ilimize Adapazarlılar kısaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. "Pazar sözüne gelince Burası onyedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte Adapazarı bu iki sözcüğün "ada" ve "pazar" sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir Ahmet Turan Gazi’nin atı Efsane Ahmet Turan Gazi, Beypınar köyü yakınlarında yaralanır. Kelle koltuğunda, atıyla beraber, Soğuk Ilıca kayalıklarına atlar. Atının ayakları kayalıklara gömülür. Mezarının ilerisinde ayak izlerine benzeyen çukurlar vardır. Bunlar inanışa göre Ahmet Turan’ın atının ayak izleridir. Aynı izler, karşı kayalıklarda da bulunmaktadır. Çukurbelen Köyü kayalıklarındaki izler iki tanedir. At şaha kalktığı sırada oluşmuştur.[1] Efsane … O yüce yiğit koca Bizans ordusuyla vuruşmaya başlamıştır. Döğüşe döğüşe ; vuruşa vuruşa bugünkü Soğuk Çermik mevkiine varmıştır. Yanındaki askerleri hep şehit düştüğünden, atını tek başına Kelime-i Şehadet getirerek Bizans ordusunun üstüne sürmüştür. O anda Allah, onun atını kanatlandırıp bir tepeden öbürüne uçurmuştur. Bizans askerleri şaşırmış, korkudan onu takip edememişlerdir. Müslüman olmak için Ahmet Turan Gazi’ye yaklaşanlar, atın ön ayaklarının yere saplanmış olduğunu görmüşlerdir. Yerdeki kan izlerini takip etmişler ve izlerin bittiği yerde Ahmet Turan Gazi’yi bulamamışlardır. Bu gördüklerini Sivas kalesine gelip, Bizans komutanına anlatmışlardır.[2] Halk inanışı İnanışa göre Ahmet Turan Gazi, sabahleyin erken saatlerde Çermik havuzunda abdest alırmış. Abdest alırken ya kolu veya bütün vücudu görünürmüş. Ahmet Turan Gazi’nin abdest aldığını gören kişi, daha sonraki zamanlarda bir günah işlerse veya olmayacak bir şey yaparsa, Ahmet Turan Gazi tarafından ikaz edilirmiş. Ahmet Turan Gazi yatırı daha çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar tarafından ziyaret edilir. Doğan çocuğa yatırın ismi verilir.[3] Hüseyin Gazi Görüldüğü gibi bütün bu rivayetlerde Divriği halkı, Hüseyin Gazi’nin Divriği yakınlarında şehit düştüğüne inanmaktadır. Destanlarda geçen yer adlarını Divriği’ye bağlamaktadır. Bugün bile Palanga Yazısı’ndaki Hars mevkii, Hüseyin Gazi’yi şehit eden Mihriyabil’in “Has Bahçe”si olarak düşünülmektedir. Halk inanışı Yatırın bulunduğu tepeye yakın hafif meyilli düzlükte ve kayalar üzerinde on iki adet çukur vardır. Halk bunun Hüseyin Gazi’nin atının ayak izleri olduğuna inanmaktadır. Aynı izleri Sivas Soğuk Çermik’te yatmakta olan Ahmet Turan Gazi ziyaretinde de görmekteyiz. Bilindiği gibi Ahmet Turan Gazi, Seyyit Battal Gazi’nin silah arkadaşıdır.[4] Erenlerin atı Bundan yıllarca önce Divriği’nin Savrun köyü camisine üç atlı gelmiş. Atlılar atlarından inmiş, atlarını caminin yanına bağlamışlar. Köylüler bir akşam üzeri köylerine gelen bu yabancıları çok merak etmişler; onlara geliş sebebini sormuşlar. O sırada Savrun köyünde bir kadın doğum sancıları çekiyormuş. Onlar da “Biz Ömerli köyünden, Karadonlu Can Baba türbesinden geliyoruz. Biraz sonra bir kadın doğum yapacak, doğan çocuğun adını Veysel koysunlar” demişler. Bunlar Anadolu Erenleriymiş; çünkü atlarına biner binmez gözden kaybolmuşlar. Onlar gözden kaybolur kaybolmaz bir oğlan çocuğu doğmuş, adını da Veysel koymuşlar. Bu, Savrun köyü halkından Muhittin Işık’ınl943 doğumlu dedesiymiş.[6] Erenler Tepesi ve Çıngır Gazi Baba At Adak yeri Doğanşar’a yaklaşık 30 km mesafedeki Kızıldağ’ın zirvesindedir. Mezarının etrafı toplama taşlarla çevrilidir. Daha önceleri burası toplama taşlardan ibaret bir mezarmış. Görülen bir rüya üzerine etrafı duvarla çevrilmiştir. Söylence Deli Mehmet, bir gün atını kaybeder. Zara, Şerefiye ve o yöreyi karış karış gezer; ama atı bulamaz. Doğanşar’a dönmeye karar verir ve yola kabrin yakınlarında bir yerde yorulduğu için yatar. Halkın evliya olarak nitelendirdiği mezara yönelerek -Herkes seni ziyaret ediyor, medet umuyor, atımı bulsana, der. Ve ardından uyur. Rüyasında biri -Kalk Mehmet!…Atın burada, der. Uyanır, kimseyi göremez. Tekrar yatıp uyur. Bu sefer ayağına birisi vurur Kalk, atın burada!….Kaybedersen bir daha bulamazsın, der. İkinci kez uyandığında atının yakınında olduğunu görür. Bu olay üzerine mezarının etrafını çevirir. Körhana Divriği ilçe merkezindeki bir türbe kalıntısıdır. Körhane’ye sancılanan atlar getirilir, türbe kalıntısının etrafında üç defa dolaştırılırdı. Efsane Körhane için şöyle bir efsane anlatılırÖlümden çok korkan bir adam varmış. Körhane’nin önünden her geçtiğinde ölüm aklına gelir, “Öldüğümde bu ölülerle ne yapacağım?” dermiş. Bunu herkese anlatırmış. “Ölüm nerede yoksa, oraya gideyim” diye söylenir dururmuş. Bir gün kendisine demişler ki, “Ölümün olmadığı bir ülke var… Madem ölümden bu kadar korkuyorsun, oraya git…”Adamcağız bunu duyunca çok sevinmiş…“Yalnız…” demişler; “Hastalandığın zaman o ülkenin insanlarına, Ben hastayım’ demeyeceksin; yoksa seni kesip, pişirip yerler.”Ölümden korkan adam; karısını, çocuğunu, eşini dostunu terk edip ölümün olmadığı ülkeye gitmiş. Kendisini çok iyi karşılamışlar; bir dediğini iki etmemişler… Bolluk ve rahatlık içinde uzun müddet yaşamış. Zamanla bu ülkeye gelmeden önceki tembihleri unutmuş. Bir gün hastalanmış….Verilen tembihleri unuttuğu için o ülkenin halkına “Başım ağrıyor, ben hastalandım, beni bir doktora götürün…” demiş. Ölümden korkan adamı hemen kesip, pişirip yemişler…Poçiğindenkuyruk sokumundan de tarhana çorbası yapmışlar. Daha sonra da hanımına olan bitenleri haber vermişler. Karısı da “Oh olsun!…” demiş. “Korkuyordun Körhana’dan, Poçiğin çıktı tarhana’dan….” Yani ölümden bu kadar korktun da ne oldu? Korktuğun başına gelmedi mi?… Ölümden kurtulmadığın gibi, bir de seni pişirip yediler!….[7] Attan inmeyen gelin Ve Kanlı Bayır Divriği Efsane Eski Yellice’nin alt tarafındaki derenin yamacında kırmızı topraklı bir arazi vardır. Efsaneye göre, bir gelinle üç görümce Molla Yakup Düşeği’nin önünden geçerken attan inmezler. Niyazlarını at üstünde yaparlar. Ziyaretin dik yokuşuna gelince atlarından düşüp parçalanırlar. Sırtın/yamacın yüzü kıpkırmızı kan olur. Kanlı Bayır, bugün terk edilmiş olan Eski Yellice’ye çok yakındır.[8] [1] Demir-Kutlu Özen, Sancaktarı Abdülvehhab Gazi Hazretleri ve Gaza Arkadaşları, Sivas 1996, [2] Dilber Altınöz Ercanlı, Sınıf Öğretmenliği, 98231105 [3] [4] Kutlu Özen, Ahmet Turan Gazi, Sivas Folkloru, Sayı 3, Nisan l973, [5] Ahmet Koca’dan yapılan derleme. [6] Kutlu Özen, Sivas ve Divriği Yöresinde…, [7] Necmiye Özen, Divriği 1915-1998. Buna benzer bir efsaneyi Yaman, Mezarlıksız Yer, Türk Folkloru, Sayı6, Ocak 1980, neşretmiştir. Kaynak şahıs Tokatlı’dır. [8] İbrahim Torun, Yellice l934

yöremizdeki yer adları ile ilgili efsaneler