cFmZ. TEFSİR Müfessirlerin çoğuna göre bu âyetlerde yer alan ifadeler, Yûsuf peygamberin kralın elçisine söylediği sözlerden ibarettir. O bu sözlerle, kralın davetini kabul ederek zindandan neden bir an önce çıkmadığını, kadınların hesaba çekilmesini neden istediğini müfessirler ise bu sözleri Aziz’in hanımına nispet etmektedir. Buna göre o hanım sözüne devamla, kendisinin Yûsuf’un gıyâbında ona hıyânet etmediğini, doğruyu söylediğini Yûsuf bilsin diye hakikati itiraf ettiğini, çünkü Allah’ın, hâinlerin hile ve tuzaklarını asla başarıya ulaştırmayacağını artık anladığını belirtmek istemiştir. Bununla beraber kendisini temize çıkarmadığını, her zaman kötülük yapmayı emreden nefse bir kere uymuş olduğunu; ancak çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan Allah’ın koruduğu kimselerin nefsin şerrinden kurtulacaklarını; doğruyu söylediği için de Rabbinin mağfiret ve rahmetini ümit ettiğini iki ihtimale göre de 53. âyette zikredilen “Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis insana sürekli kötülüğü emreder” beyânı, dikkatleri, terbiye ve tezkiye olmamış nefsin kötülüğü emredici olmakla münâsebeti üzerine çekmektedir. Gerçekten de insan nefsinin, fıtrat olarak daima şehvete, günaha ve fenalık tarafına meyletme; bütün gücüyle kötülüğü telkin etme özelliği vardır. Nefis kendi kuvvetini ve emrindeki vasıtaları hep o cihette kullanmak ister. Bu sebeple insan sırf kendi nefsine kalırsa fenalığa sürüklenir. Dolayısıyla nefsin bu zarar verici yapısını iyi tanımak ve onun fırsat bulduğunda rûhânî melekeleri dumura uğratacağından emin olmamak ilâhî bir tezkiye ve terbiye ile en temiz nefse sahip olmakla birlikte, ümmetini nefsin şerrine karşı uyanık olmaya çağırmak üzere şöyle dua ederdiاللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو، فَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ، وَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ“Allahım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsime bırakma. Halimi tümüyle düzelt senden başka ilâh yoktur.” Ebû Dâvûd, Edeb 100-101/5090Şâir Hâmî, nefs-i emmârenin kötülüğünden sakındırmak üzere der ki“Bana hiç nefs-i emmârem gibi sû-i karîn olmazBu düzd-î hânegînin kimse şerrinden emîn olmaz.”“Bana, dünyevî zevklere meyletmek arzusu veren nefsim kadar kötü bir arkadaş yoktur. Ev hırsızına kilit olmaz» dedikleri gibi, hakîkaten bu sinsi hırsızın şerrinden kimse emîn olmaz.”Ahmed Harraz nefsi şöyle tarif eder“Nefis, durgun duran bir suya benzer. Dıştan bakılınca pâk ve temiz… Ama biraz karıştırılınca, dibinde saklanmış olan hastalık mikropları meydana çıkar. İşte nefis de böyledir. Ulaştığı mertebeyi anlamak için onu denemelidir. Hem de mihnet ve meşakkatle… Boş arzularına karşı çıkmakla… Nefsin içinde saklı hallere vâkıf olmayan, ne cesaretle Rabbine karşı irfan duygusuna sahip olduğunu iddia etmeye kalkar!...” Velîler Ansiklopedisi, I, 309Mevlânâ Hazretlerinin verdiği şu misal ise nefsin mâhiyetini izah bakımından gerçekten pek ibretlidir“Bir gün bir akrep ırmağın kenarında dolaşıyordu. Birdenbire bir kaplumbağa akrebin yanına gelip ona- Burada ne yapıyorsun?» dedi. Akrep- Irmağın öte yanına geçmek için bir çare arıyorum; çünkü benim bütün kavim ve çocuklarım ırmağın öte yanındadır» diye cevap verdi. Kaplumbağa da şefkati ve yabancıya iyi davranması sebebiyle onu en yakın bir akrabası imiş gibi sırtına alıp su üzerinde yüzmeye başladı. Irmağın ortasına gelince akrebin sokmak arzusu uyandı. Kaplumbağanın sırtına iğnesini dokundurdu. Kaplumbağa- Ne yapıyorsun?» diye sordu. Akrep- Hünerimi gösteriyorum. Sen bana iyilik edip yarama merhem oldun. Ben de sana iğnemi sokuyorum. Benim göstereceğim şefkat de ancak budur» dedi. Bunun üzerine kaplumbağa hemen suya daldı ve akrep boğuldu.”Mevlânâ bu hikayeyi anlattıktan sonra şu beyitleri okudu“Haydi! Kötü nefsi öldürün! Bu hususta ihmal göstermeyin. Onu diri bırakmayın, çünkü o akreptir.”“Câhil yakınlık gösterse de sonunda câhilliğinden ötürü seni incitir.” Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, I, 497Unutmamak gerekir ki, Hz. Yûsuf ile Aziz’in hanımı hadisesinde, netice itibariyle ilâhî aşk, nefsanî aşka üstün gelerek onu mağlup etmiştir. Hz. Yûsuf’un kin, öfke ve ihtirasla dolmuş düşmanları bile, nefsâniyeti bir yana bırakarak, gerçeği söylemek ve hakikatin şâhitliğini yapmaktan kendilerini alamamışlardır. Burada dikkat çeken husus, Hz. Yûsuf’un sahip olduğu pek yüce temizlik, iffet ve fazilet mertebesidir. İşte böyle bir iffet, fazilet ve bunun celbettiği ilâhî rahmet ve mağfiret tecellisiyle ihtiraslar sönmekte, gayzlar, öfkeler, intikam duyguları silinmekte, bencillikler ortadan kalkmakta ve neticede hak ve hakikat aşkından başka hiçbir şey ayakta kalmamaktadır. Yûsuf söylediği bu hikmetli sözlerden ve sergilediği akıl, iffet ve fazilet dolu davranışlardan haberdar olan kral, onun ne kadar üstün bir kişiliğe sahip olduğunu fark etti Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Giriş Tarihi 1027 Son Güncelleme 1027 Müslüman âlemi için mühim bir yere sahip olan Yusuf Suresi, Mekke döneminde indirilmiş ve 111 ayetten oluşmuştur. Surenin başından sonuna kadar tek bir konu anlatılmıştır. Bu özellikteki tek suredir. Yusuf Peygamberin karşılaştığı zorluklar karşısında sabırla ve şükürle duruşunu konu edinmiştir. Yusuf Suresi okunuşu, anlamı, faziletleri de birçok kişi tarafından araştırılır. Yusuf Suresi okumak ve ezberlemek isteyenler doğru yerdeler. Yusuf Suresi Arapça Türkçe okunuşu ve meali! YUSUF SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU 1. Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübın 2. İnna enzelnahü kur'anen arabiyyel lealleküm ta'kılun 3. Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasası bima evhayna ileyke hazel kur'ane ve in künte min kablihı le minel ğafilın 4. İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın 5. Kale ya büneyye la taksus rü'yake ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübın 6. Ve kezalike yectebıke rabbüke ve yüallimüke min te'vilil ehadısi ve yütimmü nı'metehu aleyke ve ala ali ya'kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahıme ishak inne rabbeke alımün hakım 7. Le kad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatül lis sailın 8. İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebına minna ve nahnü usbeh inne ebana le fı dalalim mübın 9. Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebıküm ve tekunu mim ba'dihı kavmen salihıyn 10. Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil cübbi yeltekıthü ba'düs seyyarati in küntüm faılın 11. Kalu ya ebana ma leke la te'menna ala yusüfe inna lehu lenasihun 12. Ersilhü meana ğadey yerta' ve yel'ab ve inna lehu lehafizun 13. Kale innı le yahzününı en tezhebu bihı ve ehafü ey ye'külehüz zi'bü ve entüm anhü ğafilun 14. Kalu le in ekelehüz zi'bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun 15. Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu ey yec'aluhü fı ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş'urun 16. Ve cau ebahüm ışaey yebkun 17. Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe ınde metaına fe ekelehüz zi'b ve ma ente bi mü'minil lena ve lev künna sadikıyn 18. Ve cau ala kamısıhı bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl vallahül müsteanü ala ma tesıfun 19. Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alımün bi ma ya'melun 20. Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma'dudeh ve kanu fıhi minez zahidın 21. Ve kalellezişterahü mim mısra limraetihı ekrimı mesvahü asa ey yenfeana ev nettehızehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdı ve li nuallimehu min te'vılil ehdıs vallahü ğalibün ala emrihı ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 22. Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ılma ve kezalike neczil muhsinın 23. Ve ravedethülletı hüve fı beytiha an nefsihı ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbı ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun 24. Ve le kad hemmet bihı ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa' innehu min ıbadinel muhlesıyn 25. Vestebekal babe ve kaddet kamısahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elım 26. Kale hiye ravedetnı an nefsı ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamısuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibın 27. Ve in kane kamısuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikıyn 28. Felemma raaa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azıym 29. Yusüfü a'rıd an haza vestağfirı li zembik inneki künti minel hatıın 30. Ve kale nisvetün fil medınetimraetül azızi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fı dalalim mübın 31. Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahıdetim minhünne sikkınev ve kaletıhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerım 32. Kalet fe zalikünnellezı lümtünnenı fıh ve le kad ravedtühu an nefsihı festa'sam ve leil lem yef'al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağırın 33. Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed'unenı ileyh ve illa tasrif annı keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilın 34. Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semıul alım 35. Sümme beda lehüm mim ba'di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hıyn 36. Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma innı eranı a'sıru hamra ve kalel aharu innı eranı ahmilü fevka ra'sı hubzen te'külüt tayru minh nebbi'na bi te'vılih inna nerake minel muhsinın 37. Kale la ye'tiküma taamün türzekanihı illa nebbe'tüküma bi te'vılihı kable ey ye'tiyeküma zaliküma mimma alemenı rabbı innı teraktü millete kavmil la yü'minune billahi ve hüm bil ahırati hüm bil ahırati hüm kafirun 38. Vetteba'tü millete abai ibrahıme ve ishaka ve ya'kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey' zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun 39. Ya sahıbeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahıdül kahhar 40. Ma ta'büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta'büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 41. Ya sahıbeyis sicni emma ehadüküma fe yeskıy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te'külüt tayru mir ra'sih kudıyel emrullezı fıhi testeftiyan 42. Ve kale lillezı zanne ennehu nacim minhümezkürnı ınde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihı fe lebise fis sicni bid'a sinın 43. Ve kalel melikü innı era seb'a bekaratin simaniy ye'külühünne seb'un ıcafüv ve seb'a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftunı fı rü'yaye in küntüm lir rü'ya ta'bürun 44. Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te'vılil ahlami bi alimın 45. Ve kalellezı neca minhüma veddekera ba'de ümmetin ene ünebbiüküm bi te'vılihı fe ersilun 46. Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı seb'ı bekaratin simaniy ye'külününne seb'un ıcafüv ve seb'ı sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil leallı erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun 47. Kale tezraune seb'a sinıne deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fı sümbülihı illa kalılem mimma te'külun 48. Sümme ye'tı mim ba'di zalike seb'un şidadüy ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılem mimma tuhsınun 49. Sümme ye'tı mim ba'di zalike amün fıhi yüğasün nasü ve fıhi ya'sırun 50. Ve kalel melikü'tunı bih fe lemma caehür rasulü kalercı'ila rabbike fes'elhü ma balün nisvetillatı katta'ne eydiyehünn inne rabbı bi keydihinne alım 51. Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su' kaletimraetül azızil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihı ve innehu le mines sadikıyn 52. Zalike li ya'leme ennı lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdı keydel hainın 53. Ve ma überriü nefsı innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahıme rabbı inne rabbı ğafurur rahıym 54. Ve kalel melikü'tunı bihı estahlıshü li nefsı fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekınün emın 55. Kalec'alnı ala hazainil ard innı hafıyzun alım 56. Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa' nüsıybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy'u ecral muhsinın 57. Ve le ecrul ahırati hayrul lillezıne amenu ve kanu yettekun 58. Ve cae ıhvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun 59. Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale'tunı bi ehıl leküm min ebıküm ela teravne ennı ufil keyle ve ene hayrul münzilın 60. Fe il lem te'tunı bihı fe la keyle leküm ındı ve la takrabun 61. Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le faılun 62. Ve kaleli fityanihic'alu bidaatehüm fı rihalihim leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun 63. Fe lemma raceu ila ebıhim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun 64. Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehıyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahımın 65. Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğıy hazihı bidaatüna ruddet ileyna ve nemıru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beıyr zalike keylüy yesır 66. Kale len ürsilehu meaküm hatta tü'tuni mevsikam minellahi lete'tünnenı bihı illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekıl 67. Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahıdiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğnı anküm minellahi min şey' inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun 68. Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğnı anhüm minellahi min şey'in illa laceten fı nefsi ya'kube kadaha ve innehu le zu ılmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 69. Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale innı ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya'melun 70. Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fı rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun 71. Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkıdun 72. Kalu nefkıdü suvaal meliki ve li men cae bihı hımlü beıyriv ve ene bihı zeıym 73. Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci'na li nüfside fil erdı ve ma künna sarikıyn 74. Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibın 75. Kalu cezaühu mev vücide fı rahlihı fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimın 76. Fe bedee bi ev'ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahraceha min viai ehıyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye'huze ehahü fı dınil melikı illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa' ve fevka külli zı ılmin alım 77. Kalu iy yesrık fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fı nefsihı ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a'lemü bima tesıfun 78. Kalu ya eyyühel azızü inne lehu eben şeyhan kebıran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinın 79. Kale meazellahi en ne'huze illa mev vecedna metaana ındehu inna izel le zalimun 80. Fe lemmestey'esu minhü halesu neciyya kale kebıruhüm e lem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fı yusüf fe len ebrahal erda hatta ye'zene lı ebı ev yahkümellahü lı ve hüve hayrul hakimın 81. İrciu illa ebıküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn 82. Ves'elil karyetelletı künna fıha vel ıyralletı akbelna fıha ve inna lesadikun 83. Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemıl asellahü ey ye'tiyenı bihim cemıa innehu hüvel alımül hakım 84. Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezıym 85. Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikın 86. Kale innema eşku bessı ve huznı ilellahi ve a'lemü minellahi ma la ta'lemun 87. Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehıyhi ve la tey'esu mir ravhıllahi illel kavmül kafirun 88. Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azızü messena ve ehlened durru ve ci'na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikıyn 89. Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehıyhi iz entüm cahilun 90. Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehıy kad mennellahü aleyna innehu mey yettekı ve yasbir fe innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın 91. Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatıın 92. Kale la tesrıbe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahımın 93. İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye'ti besıyra ve'tunı bi ehliküm ecmeıyn 94. Ve lemma fesaletil ıyru kale ebuhüm innı le ecidü rıha yusüfe lev la en tüfennidun 95. Kalu tellahi inneke le fı dalalikel kadım 96. Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıyra kale elem ekul leküm innı a'lemü minellahi ma la ta'lemun 97. Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatıın 98. Kale sevfe estağfiru leküm rabbı innehu hüvel ğafurur rahıym 99. Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra in şaellahü aminın 100. Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te'vılü rü'yaye min kablü kad cealeha ribbı hakka ve kad ahsene bı iz ahracenı mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba'di en nezeğaş şeytanü beynı ve beyne ıhvetı inne rabbı latıyfül lima yeşa' innehu hüvel alımül hakım 101. Rabbi kad ateytenı minel mülki ve allemtenı min te'vılil ehadıs fatıras semavati vel erdı ente veliyyı fid dünya vel ahırah teveffenı müslimev ve elhıknı bis salihıyn 102. Zalike min embail ğaybi nuhıyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun 103. Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın 104. Ve ma tes'elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemın 105. Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdı yemürrune aleyha ve hüm anhü mu'ridun 106. Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun 107. E fe eminu en te'tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te'tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş'urun 108. Kul hazihı sebılı ed'u ilellahi ala besıyratin ene ve menittebeanı ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikın 109. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim ve la darul ahırati hayrul lillezınettekav e fe la ta'kılun 110. Hatta izestey'eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa' ve la yüraddü be'süna anil kavmil mücrimın 111. Le kad kane fı kasasıhum ıbratül li ülil elbab ma kane hadısey yüftera ve lakin tasdıkallezı beyne yedeyhi ve tefsıyle külli şey'iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü'minun YUSUF SURESİ TÜRKÇE ANLAMI 1 - Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar sana o açık seçik kitabın âyetleridir. 2 - Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik. 3 - Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu. 4 - Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm." 5 - Babası "Yavrucuğum! "dedi, "rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır." 6 - "Ve işte böyle, Rabbin seni seçecek ve sana rüya tabirinden bilgiler öğretecek. Bundan önce ataların İbrahim'e ve İshak'a tamamladığı gibi, nimetini hem sana, hem de Yakup soyuna tamamlayacaktır. Muhakkak ki, Rabbin alîmdir, hakîmdir." 7 - Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında soranlara ibret alacak âyetler vardır. 8 - Hani demişlerdi ki "Yusuf ve kardeşi Bünyamin babamıza bizden daha sevgili, biz ise güçlü ve tutkun bir grubuz. Doğrusu, babamız belli ki, çok açık bir yanılgı içindedir." 9 - "Yusuf'u öldürün, ya da bir yere atın ki, babanızın yüzü sevgisi size kalsın, sonra yine salih bir kavim olursunuz." 10 - İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da ordan geçen kafilenin biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın." 11 - Dediler ki "Ey babamız! Sen bize Yusuf için neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istiyoruz." 12 - "Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin, oynasın. Kesinlikle biz onu koruruz." 13 - Babaları dedi ki "Onu götürmeniz beni üzer, korkarım ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz." 14 - Dediler ki "Vallahi biz böyle güçlü kuvvetli bir topluluk iken, buna rağmen onu kurt yerse, o zaman biz kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olmuş oluruz." 15 - Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin". 16 - Ve yatsı vakti, ağlayarak babalarına geldiler. 17 - Dediler ki "Ey babamız! Biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de baktık ki, onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin." 18 - Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi. Babaları dedi ki "Hayır, nefisleriniz aldatmış da size bir iş yaptırtmış. Artık bana güzel bir sabır gerekiyor. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır." 19 - Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da göndermişlerdi. Vardı, kovasını kuyuya saldı, "Müjde hey, müjde! İşte bir çocuk!" dedi. Ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu. 20 - Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi. 21 - Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki "Buna güzel bak. Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz." Yusuf'u böylece oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. 22 - O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik. İşte biz, güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız. 23 - Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve "Haydi beri gel!" dedi. Yusuf "Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o kocan, benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar" dedi. 24 - O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi. 25 - İkisi de kapıya koştular. Hanım, onun gömleğini arkadan yırttı. Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı karşıya geldiler. Hanım hemen dedi ki "Senin eşine fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?" 26 - Yusuf "kendisi benden yararlanmak istedi" dedi. Hanımın akrabasından biri de şöyle şahitlik etti "Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiştir, o zaman bu, yalancılardandır." 27 - "Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir." 28 - Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu gördü, o zaman dedi ki "Bu iş, siz kadınların tuzağındandır. Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür". 29 - "Yusuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de günahından dolayı istiğfar et. Sen gerçekten günahkarlardan oldun". 30 - Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli..." dediler. 31 - Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. Dediler ki "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir." 32 - "İşte" dedi, "bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız gençtir. Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır". 33 - Yusuf dedi ki "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum". 34 - Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir. 35 - Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı. 36 - Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm". Öteki de dedi ki "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz." 37 - Yusuf dedi ki "Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terkettim." 38 - "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lutfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler." 39 - "Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok tanrılar mı daha hayırlı, yoksa herşeye hakim ve galip olan bir tek Allah mı?" 40 - "Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler." 41 - "Ey benim zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine yine şarap sunacak. Diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecekler. İşte öğrenmek istediğiniz iş böylece halloldu." 42 - Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o ikiden birine dedi ki "Beni efendinin yanında an". Benden söz et ki, beni kurtarsın. Fakat Şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu. Bu yüzden Yusuf, daha yıllarca zindanda kaldı. 43 - Bir gün melik hükümdar dedi ki "Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin." 44 - Dediler ki "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz." 45 - O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki "Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin." 46 - "Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da senin kadrini bilirler." 47 - Dedi ki "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka. " 48 - "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek." 49 - "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, üzüm, zeytin gibi mahsülleri sıkıp faydalanacak." 50 - O hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Emir üzerine Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki "Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir." 51 - Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar "Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz" dediler. Aziz'in, karısı da "Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi. 52 - Yusuf dedi ki İşte bu şunun içindir Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz. 53 - Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir. 54 - Hükümdar dedi ki "Onu bana getirin, kendime tahsis edeyim." Sonra onunla konuşunca da "Sen bugün yanımızda gerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilir birisin" dedi. 55 - O da, ona dedi ki "Beni bu ülkenin hazineleri üzerine getir. Çünkü iyi korurum, iyi bilirim." 56 - Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik yerleştirdik. Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin mükafatını zayi etmeyiz. 57 - İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükafatı daha hayırlıdır. 58 - Bir gün Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler ve onun yanına girdiler. O, onları görür görmez tanıdı, oysa onlar onu tanıyamamışlardı. 59 - Ne zaman ki onların bütün hazırlıklarını tamamladı, o zaman dedi ki "Babanızdan olan öbür kardeşinizi de bana getirin. Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım." 60 - "Siz eğer onu bana getirmezseniz, bir daha size hiç kile yok, bir ölçek bile zahire alamazsınız yanıma da yaklaşmayın". 61 - Dediler ki "Onun için babasından izin almaya çalışacağız. Her hâlü kârda bunu yapacağz." 62 - Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti "Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerinin yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler" dedi. 63 - Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki "Ey babamız! Bizden ölçek menedildi bize zahire verilmeyecek. Bu kere kardeşimizi de b Yûsuf -aleyhisselâm-, kardeşlerinin hasedine mâruz kalmış, kuyuya atılmış ve zindana düşmek gibi musîbetlere uğramıştı. Takvâsı neticesinde Cenâb-ı Hak, Yûsuf -aleyhisselâm-’a Cebrâîl -aleyhisselâm-’ı gönderdi. Birçok lutuflarda bulunarak O’nu tesellî etti. Belâlara karşı tahammül gücü verdi. Sonra da kuvvet, izzet ve saltanat bahşetti. Böylece Yûsuf -aleyhisselâm-, birçok ezâ ve cefâya mâruz kalması sebebiyle, saltanat yıllarında, yardıma muhtaç zayıf, fakir ve gariplere daha fazla merhametli davrandı. Bilinmelidir ki, kim Yûsuf Sûresi’ni okumaya, ondaki derûnî mânâları düşünmeye devam ederse, Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm-’ın nâil olduğu sürûrdan nasibdâr olur. Sûre-i Yûsuf, sayıya gelmeyecek kadar hikmet ve ibretlerle doludur. Bu sûrede; nübüvvet, rüyâ tâbiri, dünyâ riyâseti, belâ ânında metânetle davranıp muvâzeneyi bozmama, düşmanın ezâsına sabır, firkat, aşk, âşık, mâşûk, kadınların hîle ve desîseleri, imtihan, kölelik, hapis, halâs, azîzlik, ikbâl, kötülüğe aynıyla mukâbele etmeye gücü yeterken affetmek, nîmet, cezbe, işâret, beşâret, tâbir ve tefsîr gibi nice hikmet ve ibret dolu sırlar vardır. YUSUF SURESİNİN MAHİYETİ Yine bu sûrede; enbiyâ vârisliği, Allâh’a halîfe olmanın sırları, rûh ve kalb gibi cismânî ve rûhânî kuvvetlerden bahsedilmektedir. Yûsuf karşısında Züleyhâ, nefs-i emmâreyi temsîl eder. Züleyhâ müslüman olur, rûhu terbiye görerek rızâ makâmına erişir. Sonra rûhu Yûsuf ile kardeş gibi cem’ olur. Allâh’a vâsıl oluncaya kadar sıkıntı, ibtilâ ve belâlar, kendisini pişirip olgunlaştırır. Bu sûrenin nüzûl sebebi şöyledir Yahûdî âlimleri, müşriklerin reislerine gelerek dediler ki “–Muhammed’e sorun bakalım; Ya’kûb ve âilesi, Şam’dan Mısır’a niçin göç ettiler ve Yûsuf kıssası nedir?” Müşriklerin reisleri de Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip bunları sordular. Bunun üzerine Yûsuf Sûresi nâzil oldu. Âlûsî, Tefsîr, XII, 170 Ayrıca bu sûre indiği dönemde Rasûlullâh’ın ve mü’minlerin üzerine sıkıntı ve belâlar üstüste gelmiş, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Hatîce vâlidemizi ve amcası Ebû Tâlib’i kaybetmişti. Mü’minler üzerindeki baskı da iyice artmıştı. İşte “Hüzün Yılı” diye adlandırılan böyle bir zamanda bu sûrenin nâzil olmasıyla, hem Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hem de ashâb-ı güzîn ilâhî bir tesellîye nâil olmuşlardı. Zîrâ bu sûrede Allâh’ın yolunda yürüyen ve sabredenler için zaferin yakın olduğu müjdelenmektedir. LİSANLARIN EN MÜKEMMELİ Yûsuf Sûresi’nin ilk âyetlerinde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur “Elif. Lâm. Râ. Bunlar hem açık, hem de her şeyi açıklayıcı olan Kitâb’ın âyetleridir. Düşünüp mânâsını anlamanız için Biz, onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik.” Yûsuf, 1-2 Âyet-i celîlede “Arapça bir Kur’ân” diye buyrulması, Arapça’nın lisanların en mükemmeli olduğuna delâlet etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm, mânâ, lafız ve kelime seçimi diksiyon itibâriyle de Allâh Teâlâ’ya âit olduğu için ilâhî bir sanat hârikasıdır. Kıyâmete kadar devâm edecek, benzeri, mahlûkat tarafından aslâ yapılamayacak ilâhî bir mûcizedir. Allâh Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’i Arapça inzâl buyurarak bu lisâna ayrı bir şeref bahşetmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in Arapça olarak indirilmesinin bir hikmeti de, nâzil olduğu çevrenin bahânelerini ortadan kaldırmaktı. Elbette ki ilâhî vahiy insanların konuştukları dillerden biri ile gelmeliydi. Zîrâ cihanşümûl de olsa her hareketin ilk çekirdeğinin mutlakâ bir yerde ve bir şekilde teşekkül etmesi îcâb eder. Yine âyet-i kerîmede buyrulur “Rasûlüm! Biz, bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle, geçmiş ümmetlerin birtakım haberlerini en güzel şekilde beyân ediyoruz. Şu bir gerçek ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.” Yûsuf, 3 Bu sûre, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e kıssa olarak nâzil olan ilk sûredir. Lafız bakımından veciz, mânâ yönünden de çok derin ve engindir. Bu sûrede ibret alanlar için pek çok güzel hikmetler, incelikler ve nükteler bulunmaktadır. HAZRET-İ YA’KUB’UN EN GÜZEL EVLÂDI Yûsuf -aleyhisselâm- Hazret-i Ya’kûb’un evlâdlarının en güzeli idi. Neseb cihetinden de aynı şekilde güzeldi. O, üç nebînin neslinden gelmekle şereflerin yücesine nâil olduğu gibi aynı zamanda nübüvvet, güzel sîmâ, rüyâ tâbiri, dünyâ riyâseti, kıtlık ve belâ zamanında halkına ve yakınlarına en güzel şekilde muâmele etmek gibi üstün meziyetlerle de şerefli kılınmıştı. Bu ne yüce ve ne güzel bir kerîmlikti. O’nun duâsı da duâların en güzeli idi “…Yâ Rabbî! Beni müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle!” Yûsuf, 101 diye ölümle Allâh’a kavuşmayı ilk önce Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- temennî ve niyâz etmişti. Ayrıca bu sûrede Yûsuf -aleyhisselâm- kalbi, Ya’kûb -aleyhisselâm- rûhu, Rahîl cesedi, Yûsuf’un onbir kardeşi de nefsânî hisleri temsîl etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in beyânında bunun gibi daha nice eşsiz mânâ enginlikleri vardır. Tabiî ki bunları lâyıkıyla görebilmek, basîret işidir. YUSUF SURESİ OKUMANIN FAZİLETİ yazısı ilk önce Hadis Dua üzerinde ortaya çıktı. Tweet Share Share Share Share ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio ۞ وَمَآ أُبَرِّئُ نَفْسِىٓ ۚ إِنَّ ٱلنَّفْسَ لَأَمَّارَةٌۢ بِٱلسُّوٓءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّىٓ ۚ إِنَّ رَبِّى غَفُورٌ رَّحِيمٌ Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîmrahîmun. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. Türkçesi Kökü Arapçası وَمَا ben temize çıkarmam ب ر ا أُبَرِّئُ nefsimi ن ف س نَفْسِي çünkü إِنَّ nefis ن ف س النَّفْسَ daima emredicidir ا م ر لَأَمَّارَةٌ kötülüğü س و ا بِالسُّوءِ hariç إِلَّا مَا esirgediği ر ح م رَحِمَ Rabbimin ر ب ب رَبِّي şüphesiz إِنَّ Rabbim ر ب ب رَبِّي bağışlayandır غ ف ر غَفُورٌ esirgeyendir ر ح م رَحِيمٌ Diyanet İşleri Başkanlığı “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. Diyanet Vakfı Bununla beraber nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Nefsimi temize de çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder; meğer Rabbim rahmetiyle bağışlaya, çünkü Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir.» Elmalılı Hamdi Yazır Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir. Ali Fikri Yavuz Ben nefsimi temize de çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabbimin esirgediği nefis müstesnadır, çünkü Rabbim Gafûr’dur, Rahîm’dir. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Nefsimi terbiye de etmiyorum, çünkü nefis cidden emmaredir fenayı emreder meğer ki rabbım rahmetiyle yarlıgaya çünkü rabbım gafur rahîmdir Fizilal-il Kuran Bununla birlikte nefsimi aklamak, onu masum göstermek istemiyorum. Çünkü Rabbimin rahmeti ile korudukları dışındaki tüm nefisler, insanı ısrarla kötülüğe kışkırtırlar. Hiç şüphesiz Rabbim affedicidir, merhametlidir. Hasan Basri Çantay Bununla beraber ben nefsimi tebrie etmem. Çünkü nefs, olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir muhakkak. Meğer ki Rabbimin esirgemiş bulunduğu bir nefs ola. Zîrâ Rabbim çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir». İbni Kesir Ve ben, nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefs var şiddetiyle kötülüğü emredendir. Meğer ki Rabbımın esirgediği bir nefs ola. Rabbım Gafur´dur, Rahim´dir. Ömer Nasuhi Bilmen Ve nefsimi tebrie etmem. Şüphe yok ki nefis fenalıkla pek ziyâde emredicidir. Rabbimin esirgemiş olduğu müstesna. Muhakkak ki Rabbim çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.» Tefhim-ul Kuran Yine de Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir.» Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Kâle yâ buneyye lâ taksus ru/yâke alâ iḣvetike feyekîdû leke keydâens inne-şşeytâne lil-insâni aduvvun mubînunBabası, oğulcağızım demişti, rüyanı kardeşlerine söyleme, sana bir düzen kurarlar sonra. Şüphe yok ki Şeytan, insanlara apaçık bir düşmandır.Babası “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa haset damarıyla sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır” diye uyarıvermişti. [Not Hz. Yakub oğlu Yusuf’a, kıskançlıktan dolayı kendisine tuzak kurmaya kalkışacak üvey kardeşleri olmasına rağmen, onların şahıslarına değil, kend... Devamı..Babası Yakub “Yavrucuğum” dedi. “Bu rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, yoksa kıskançlıklarından dolayı, sana karşı bir tuzak kurabilirler; doğrusu şeytan gözle görünmese bile insan için apaçık bir “Oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana, kötülük yapmak için sinsi planlar hazırlarlar. Şeytan insanın açıkça düşmanıdır.” dedi.Babası dedi ki "Ey oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar. Şüphesiz şeytan insan için apaçık bir düşmandır.Babası Demişti ki 'Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.'Yûsuf'un babası dedi ki “- Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir hile kurarlar rüyayı tâbir ederler de, onbir yıldızın kendileri olduğunu, güneşin annelerine ve ayın babalarına delâlet eylediğini anlarlar ve hased ederler, sana fenalık yaparlar. Çünkü, Şeytan insana açık bir “Ey oğulcuğum! Sakın rüyanı gördüğünü kardeşlerine anlatma! Senin için kötü bir tuzak hazırlarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık bir “Yavrucuğum!” dedi, “Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.”Dedi Oğlum, bu düşünü açma kardeşlerine iftira ederler sana, açık bir düşmandır şeytan insana»Babası Yakup şöyle dedi “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra şeytana uyup sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır.”Burada insandaki kötülük, kıskançlık ve haset dürtüsüne vurgu yapılıyor. Üstelik hassasiyetine binaen kardeşler üzerinden mesaj veriliyor. Çünkü hased... Devamı..Ya’kûb didi ki "Ey oğlum sakın ru’yânı birâderlerine söyleme senin ’aleyhine bir şeytânlık düşünürler zîrâ şeytân insânın en büyük hasmıdır."Babası şunları söyledi "Oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar; zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır".Babası, şöyle dedi “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”Babası Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.Babası Yakup "Yavrum," dedi, "Rüyanı kardeşlerine anlatma, olur ki sana karşı bir plan kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır.Babası "Yavrucuğum! "dedi, "rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır."Yavrum! Dedi ru'yanı biraderlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü Şeytan insana belli bir düşmandırDedi ki “Ey yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Şeytan¹, insanın açık bir düşmandır.”1- İnsandaki kötülük, kıskançlık dürtüsü.Babası Ya'kub dedi ki, Oğulcağızım, rü'yânı biraderlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır».Babası Ya'kub ise dedi ki “Ey oğulcuğum! Rüyânı kardeşlerine anlatma! Sonra sana hased ederler ve bir hîle olarak tuzak kurarlar. Çünki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”Babası “Ey oğul! Kardeşlerine gördüğün rüyayı anlatma. Sana hile yaparak tuzak kurarlar. Muhakkak ki şeytan insan için apaçık düşmandır.”Yakup dedi "Ey oğulcuğum! Sakın bu düşünü kardeşlerine söyleyim deme. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü Şeytan insanın açıktan açığa düşmanıdır."Yakup demişti — Oğulcağzım! Rüyanı kardeşlerine nakletme ki hakkında kuvvetli bir hile kurmasınlar. Zira şeytan insana apaçık bir düşmandır».Babası “Ey oğulcuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar. Muhakkak ki şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır” dedi.Babası Dedi ki “Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra senin için bir hilede bulunurlar. Şüphesiz şeytan insan için apaçık bir düşmandır.”Yûsuf’un gördüğü rüyanın ne anlama geldiğini bilen babası, “Yavrucuğum!” dedi, “Sakın bu rüyanı kardeşlerine anlatma; yoksa senin üstünlüğünü çekemeyerek şeytana uyarlar da, sana bir kötülük yapmaya kalkışırlar! Çünkü şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.”Dedi ki -“Oğlum! Rüyanı kardeşlerine anlatma! Yoksa sana düzenek kurarlar. Şeytan, İnsan için açık bir düşmandır”.Baba " Yavrucuğum! Sakın bu rüyanı kardeşlerine öykünme. Yoksa sana oyun edip zarar verebilirler. Çünkü şeytan insanın baş "Yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma! Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır!"Babası ona “Ey yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Şüphesiz ki şeytan, insana apaçık bir düşmandır.” demişti.Babası Yâkûb “Ey Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine sakın anlatma, yoksa onlar, sana hemen bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”[Yakub] “Ey oğulcuğum!” ⁸ dedi, bu rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, yoksa [hasetlerinden] sana karşı bir tuzak hazırlarlar; doğrusu Şeytan insan için apaçık bir düşmandır! ⁹8 Bkz. 11. sure, 65. Elde bulunan Tevrat metnindeki Hz. Yusuf kıssasında olduğu gibi, Kur’an da, Hz. Yakub’un, kardeşlerini onbir yıldızla, baba... Devamı..Yakup, “Yavrucuğum, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma, olur ki kıskançlıkla sana bir kötülük yapmaya kalkışırlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır. 2/168, 36/60...64Yakub “Ey yavrucuğum!” dedi, “Rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana karşı bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan insan soyu için apaçık bir düşmandır!Pederi Dedi ki Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine haber verme. Sonra senin için bir hilede bulunurlar. Şüphe yok ki, şeytan insan için apaçık bir düşmandır.»“Evladım! ” dedi babası, “sakın bu rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra seni kıskandıklarından sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın besbelli düşmanıdır. ” {KM, Tekvin 37, 39 vd. bölümler}Babası Ya'kub "Yavrum, dedi, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır!Ya'kûb "Ey Oğlum! Ru'yânı kardaşlarına söyleme. Sonra sana bir hîle iderler. Şeytân insânlara âşikâr düşmandır."Dedi ki “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma; sana bir oyun oynarlar. Çünkü Şeytan insanın açık dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytanın insana düşmanlığı “Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma yavrum,” dedi. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır."Yavrucuğum, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan, insan için açık bir düşmandır."eyitti “iy oġlancuġum! ḥikāyet eyleme düşüñi ķarındaşlaruña yavuz sañalar saña yavuz śanmaķ bayıķ şeyŧān [119b] ādemįlere düşmāndur bellü.”Yaḳūb eyitdi İy oġlum, ḫaber virme bu düşüñi ḳardaşlaruña. Pes seniöldürmege bir ḥīle iderler. Taḥḳīḳ şeyṭān ādem oġlına ulu düşmandur.Atası Yə’qub dedi “Can oğul! Yuxunu qardaşlarına danışma, yoxsa sənə bir hiylə qurarlar. Çünki Şeytan insanların açıq-aşkar said O my dear son! Tell not thy brethren of thy vision. lest they plot a plot against thee. Lo! Satan is for man an open the father "My dear little son! relate not thy vision to thy brothers, lest they concoct a plot against thee1634 for Satan is to man an avowed enemy!16351634 The young lad Yusuf was innocent and did not even know of his brothers' guile and hatred, but the father knew and warned him. 1635 The story is b... Devamı..

yusuf suresi 53 ayet fazileti